
Geçen hafta kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bugün Sade Sati’nin özelliklerinden bahsediyor olacağım. Ama öncelikle başlıkta geçen “Gölge Savaşçısı” ifadesini biraz daha açmak istiyorum. Gölgelerden bahsederken öğrencisi olduğum Shadow Yoga okulunun kurucu hocası Shandor Remete’nin Hatha Yoga ilkelerini anlattığı Shadow Yoga/Çaya Yoga kitabından alıntı yapmak istiyorum. Burada shadow Çaya kelimesinin İngilizcesi ve ikisi de gölge demek.
“Işığa, gölgeyi ve gölgenin kaynağını araştırarak ulaşırız. Yoga, yaşamın tezahürünün tersine çevrilmesi olduğu için, kişi önce gölgelerden başlamalıdır. Gölgeleri anlamaya başlarsak, onları yok edebiliriz. Güneş ve ayın ışığı nesnelerde temas ettiğinde gölgeler ortaya çıkar. Hatha yoganın atalarından Allama Prabhudeva’nın tabiriyle “Bu vücudun sureti, donmuş gölge katmanlarından başka bir şey değildir.”
Sayıca yedi adet gölge vardır: neşe gölgesi, entelekt gölgesi, gündelik zihnin gölgesi, güç prensibi, kaba yapı, tenin parıltısı ve yerdeki gölge. Her gölge, ışığın önünde bir engeldir. Yukarıda bahsedilen gölgeler üzerinde düşünüldüğünde, her insanın nasıl farklı düzlemlerde takılı kaldığı görülebilir Bazı insanlar sevinç peşinde gezer, bazıları güç taciridir, bazıları entelektüeldir, vesaire. Bu davranışların kendisinde yanlış olan bir şey yoktur; lakin tek başlarına kişiyi bir yere götürmezler. Diğer yandan, bu gölgeler açık bir zihinle doğru bir şekilde ele alınırsa, aydınlanmaya giden yolculukta yakıt olarak kullanılabilirler.”
Tabii ki hepimizin her zaman gölge yanlarımızla yüzleşmeye cesareti olmayabilir, o yanlarımızın farkında bile olmayabiliriz veya o yanlarımız bizi hayatta tutan yanlarımız olabilir. Bu yüzden herkes için tek bir reçete olmuyor ancak her kim olursak olalım, hangi gölgelerin karanlığında yol alıyor olursak olalım nihai bir gerçek varsa o da er ya da geç onlarla yüzleşmek zorunda kalacağımız. Vedik astroloji açısından bu çoğunlukla Sade Sati dediğimiz 7.5 yıllık sürede, yoğun bir şekilde, ölümlü ve ölümsüz tüm varlıklar tarafından kaçınılmaz olarak deneyimlenecektir. Niteliği ve niceliği daha önce de bahsettiğim gibi bireysel hikayelerimizin bir sonucu. Ancak bugün genel hatlarıyla Sade Sati döneminden ne beklemeliyiz ve aklımıza sahip çıkabilmek için ne gibi destekleyicilerden faydalanabiliriz bunları konuşacağız. Ve yukarıda yaptığım alıntıda da söylediği gibi ışığa ancak gölgelerin yol açtığı tıkanıkları ortadan kaldırdıkça ulaşabiliriz. Böyle düşününce her ne kadar zor da olsa Sade Sati bizi içsel olarak güçlendirecek bir dönem. Tıkanıklar açılır açılmaz, artık orası da bireysel hikayelerimizin sonucu olacak ama artık biliyoruz ki o gölgeleri fark etmek bile bize güç veren bir yakıt olabilir.
Satürn astrolojik olarak şu özellikleri sembolize eder: disiplin, çalışkanlık, iyi anlamda otorite, sorumluluk, pratiklik, gerçekçilik, dayanıklılık, tutarlılık, sebat. Bunlar dışında bir de gölge yanlarımıza ışık tuttuğunda ortaya çıkabilecek fiziksel/mental özellikleri veya davranış kalıplarını listelemek istiyorum: kemiklerde, kaslarda, bağ dokularda ve eklemlerde ağrı/acı, çekingenlik, pısırıklık, kendine güvensizlik, endişe, korku, kabuslar, yoksulluk, yoksunluk, istikrarsızlık, utanç duyma, ertelenmeler, küçük düşürülmek, engeller, tutukluk, yalnızlık hissi, kendini izole etmek, depresyon, zihinsel ve fiziksel katılık, cimrilik, hayal kırıklığı, boyun eğme, melankoli, güven duyamama ve şüphe.
Bu özellikler üzerinden Sade Sati’yi inceleyecek olursak diyebiliriz ki, bu 7.5 senede ilk listedekileri hayatımıza bolca dahil etmemiz gerekirken (ve bu hiç de kolay olmaz), ikinci listedekileri de ya gerçekten deneyimliyor olabiliriz ya da öyleymiş gibi hissedebiliriz. Satürn aynı zamanda bir doğum haritasındaki bazı konuları kendi içine alan ve ev olarak adlandırılan kümelerden 6, 8 ve 12. evlerin yöneticisi olarak bu evlerin konularından akut ve kronik hastalıklar, fiziksel ve psikolojik problemler, borçlanmalar, finansal kayıplar, iflas, sevdiklerin kaybı veya fiziksel ayrılıklar, toplumdan uzaklaşmamıza sebep olacak durumlar (hapse girmek, hastaneye yatmak, yurtdışına taşınmak gibi), mahkemeler, skandallar, miras gibi temaları hikayemizin içine güzelce yerleştirebilir. Ama şunu da belirtmek isterim ki özellikle 12. ev aynı zamanda Moksha yani tüm bu saydıklarımın yarattığı acılardan arınma, bu acılardan özgürleşmeyi de ifade ettiği için Sade Sati’nin sonunda şanslıysak yaşadığımız zor deneyimlerin sonucu ve hatta ödülü olarak hem bu acı kaynaklarından hem de onlara yaklaşımımızın yarattığı duygusal etkilerden arınmış, özgürleşmiş olabiliriz.
Yukarıda saydıklarım üzerinden biraz daha detaylandıracak olursam Sade Sati’de geçirdiğimiz süre boyunca veya bir bölümünde duygusal açlık, tahammülsüzlük ve pes etme, artan sorumluluklar, çevremizin bizden beklentisinin artması, destek alamamak, yalnızlık hissi, kimlik krizleri, ayrılık, ölüm, yaşam enerjimizde azalma, nefesin yetmemesi veya nefes darlığı, aileden özellikle de anneden fiziksel ya da duygusal olarak kopuş, ev ve/veya iş hayatındaki değişiklikler yani bizi konfor alanımızın dışına çıkmaya zorlayan durumlar, evlilik, istifa, içe kapanma, tetiklenen travmalar (Satürn üstünü toz kaplamış yerlerimize gözlerini diker ve tek bir nefesiyle üstündeki toz tabakası kalkar ve her şey görünür olur), korkuların yüzeye çıkması, sanki bir şeyler bizi ele geçirmiş gibi hissetmek kişisel evrenimizin bir parçası olacaktır. Bunlar fiziksel realitede yaşanmasa da biz öyleymiş gibi hissedip yaşıyor oluruz; zira Satürn bolca illüzyon da yaratır. Genellikle ilk yarısı sağlık problemleri, ikinci yarısı artık Ay burcumuza girdiği ve Ay yaşam enerjisini temsil ettiği ve Satürn ağırlığıyla bu yaşam enerjisini ezdiği için yaşam isteğinde azalma ve illüzyonlar, üçüncü yarısında da maddi kayıplar yaşatır. Bunlar birbiriyle iç içe de yaşanabilir tabii ki. Özellikle illüzyonlar bizi hayatın belirsizliği gerçeğinden alıp her şeyin hem iyi hem kötü anlamda kalıcı olacağına, durumların değişmeyeceğine ikna edecek kadar büyülü ya da güçlü olabilir. Ve tam da söylendiği gibi biz astarını değil aslını fark edip kendi gerçekliğimizle yaşamazsak bu gerçeklik gelir bizimle yaşar.
Konu ağır, ben yazarken yoruldum, eminim siz de okurken yorulmuşsunuzdur. Neyse ki en zor kısmını bitirdik. Bir sonraki hafta Neden Sade Sati? Ve Nasıl Geçer Bu Sade Sati? başlıkları altında konumuzu nihayete erdireceğiz. Kendi içinde özel güçleri ve etkileri olan bazı kolaylaştırıcılardan bahsedip sizi Satürn’le baş başa bırakacağım. Şimdi veda etmeden önce sevdiğim Sade Sati öykülerinden birini anlatmak istedim.
Satürn bizim fani aklımızla anlayamayacağımız kadar uzun süreler boyunca Tanrı Shiva’ya tapındıktan ve kim bilir ne kefaretler ödedikten sonra O’nun gönlünü alıp bir graha olarak kabul görür. Ama bu demek değildir ki Satürn kendisine bu lütfu ihsan eden Shiva’yı zamanı geldiğinde göz hapsine almayacak ve 7.5 sene boyunca başka yöne bakacak. Ve tam da zamanı geldiğinde Satürn Shiva’ya gider ve “Ey yüce Tanrı, ben sana geldim. Bir süre nereye gitsen yanında olacağım.” der. Bunu duyan Shiva, “Ne gerek var? Ben her yerdeyim ve sen zaten bir kulum olarak hep benimlesin. Ama illa da kalacağım diyorsan gel, buyur misafirim ol.” der. İki gün sonra Satürn Shiva’yı evinde ziyaret eder ve “İşte geldim, artık senin evinde misafirim.” der. Daha Satürn cümlesini bitirmeden Shiva hemen orada akan Ganj nehrine atlar ve o 7.5 yılı Satürn’le geçirmektense Ganj nehrinde derin meditasyonda geçirir. Sade Sati’si bitince Shiva samadhi’den kalkar ve hanesine geri döner. Ve orada gördüğü Satürn’e “Eee Yüce Satürn, bak nasıl da bana dokunamadın, nasıl da beni ele geçiremedin.” der. Bunu duyan Satürn “Yüce Tanrım, sen ki hükmü tüm alemlerde geçensin, hem yaratan hem yok edensin ama baksana benim korkumdan kendini yedi buçuk yıl boyunca bir nehirde gizledin. Buna ne diyeceksin?” der. Ve Tanrı Shiva oracıkta Satürn’ü saygıyla selamlar ve “Gücün yadsınamaz ey Satürn! Şüphesiz ki tüm graha’ların arasında sensin en kuvvetli olanı. Ve sıradan bir insan böyle büyük bir gücü nasıl kaldırır ki?” der ve hikayemiz burada biter.
Sevgimle.
Berrin
“SATURN – SHANI – BÖLÜM 2 GÖLGE SAVAŞÇISI” için bir yorum