
Lafı çok uzatmadan konuya çat diye giriyorum. Yarın Güneş tutulması var (25 Ekim) ve yaklaşık iki hafta sonra da Ay tutulması (8 Kasım). Neden önemli? Çünkü yukarıda ne oluyorsa aşağıda da etkisini hissediyoruz. Dışarıda ne oluyorsa içimizde bir yankısının olması gibi. Bilimsel olarak kabaca, Ay’ın ya da Güneş’in bizim gezegenden baktığımızda gölgede kalması durumu. İki önemli ışık kaynağının gölgede kalması ezoterik hikayelerde önemli bir yere sahip. “Tutulma” kelimesi kendi başına bize anlatıyor aslında; akıl tutulması, bedende bir yerlerin tutulması, işlerin bir tutuk olması… Görünmeyen bir elin ensenden, saçından, sırtından tutup çekmesi gibi, ileri adım atmak istedikçe olduğun yerde saymak gibi…
Vedik astroloji’de Rahu (kuzey ay düğümü) ve Ketu (güney ay düğümü) adlı, sadece matematiksel noktalar oldukları için (Ay ve Güneş eksenlerinin kesişim noktası) maddesel cisimleri olmayan, ancak Vedik kültürde ‘Vikalpa’ denilen ve cismi olmasa da konsept olarak bir şeyi açıklama/anlama konusunda yardımcı olan durumlara örnek olabilecek, tek bir varlık olmalarına rağmen ikiye ayrılmış bir ejderhadan bahsedilir. Çağlar boyunca tutulan kayıtlara bakılırsa oldukça önemli bir yere sahip ve tutulma zamanları etkisini çok güçlü hissettiren bu ejderhanın asıl adı Svarbhanu imiş.
Svarbhanu, göksel varlıklar arasında yaramazlık yapmayı seven, arzularının, zevklerinin peşinde koşan, egoları gözlerini kör edecek kadar yüksek, güçlerini kötüye kullanan, bin bir çeşit kılığa bürünüp istediklerini elde etme konusunda düzenbazlık yapmayı oyun haline getirmiş bir klanın prenslerinden biri iken, yine bir dalaverenin içinde kellesinden olup ikiye ayrılan ve intikam peşinde koşan bir karakter. Ve işte Rahu bu ejderha prensin başı iken, Ketu da kuyruğu oluyor.

Mitolojide ölümsüzlük iksirinin (amrita) ortaya çıkmasına vesile olan bir olayda (evet Churning of the Ocean :), yukarıda bahsi geçen klan, yani Asuralar ve onların tam aksi özelliklere sahip soylu ve yüce varlıklar olan Devatalar, bu iksiri ele geçirmeye çalışırlarken öyle bir düzen kurulur ki Asuralar, bu iksirin iki klan arasında paylaştırılacağını düşünürken, sadece Devalar arasında paylaştırılmaya başlanır. Bunu fark eden Svarbhanu hemen kılık değiştirip Devaların arasında oturuverir. Gözü amritanın hırsıyla döndüğü için sağında solunda kim var fark etmez bile. Sıranın tam kendisine geldiği anda Devaların soyundan gelen Güneş ve Ay durumu anlayıp hemen iksirin dağıtımından sorumlu Tanrı’ya haber ederler. İksirden bir yudum almış olan Svarbhanu ne olduğunu anlamadan kellesinin bir yana bedeninin diğer yana uçtuğunu kendi gözleriyle izler. Evet gözleriyle izler çünkü yutamasa bile boğazına kadar inmiş olan ölümsüzlük iksiri sayesinde başı ölümsüzlüğe kavuşmuştur. Kendisini ele verenlerin Güneş ve Ay olduğunu görünce de elinden gelen her fırsatta onlardan intikam alacağına yemin eder. Ve sonrasında gelişen birtakım olaylar neticesinde ölümsüz olmuş bu ejderha başına Rahu ve kuyruğuna da Ketu adı verilir. Tutulma zamanları da onların intikamıdır. Gövdesi olmayan Rahu/Ketu o zamanlar geldiğinde Güneş’i ve Ay’ı yutarak bizim gezegenin de gölgede kalmasına sebep olur. Yutar yutmasına da gövdesi olmadığı için vakti dolunca boğazından/kuyruğundan çıkıverir Ay ve Güneş ve böylece biz de ışık kaynaklarımıza tekrar kavuşmuş oluruz. Lakin bu yutulma hadisesi ne Güneş ve Ay ne de Dünya için öyle kolay yenilir yutulur bir hadise olduğundan etkisi altı aya kadar yayılır denir.
Hikayesi özetle böyle 🙂 Evin giriş kapısı, bedende eklemler, gündoğumu ve batımı, gündönümleri, ekinoks zamanları gibi bu tutulmalar da Sandhi denilen giriş, bağlantı ve değişim özellikleri taşıyan noktalardan biridir. Evinizin kapısından girenlerin nitelikleri, eklemlerinizin sağlığı, günün nasıl doğduğu ve battığı, bir mevsimden diğerine geçerken ne halde olduğunuz nasıl önemliyse bu tutulma zamanlarından da nasıl geçtiğimiz önemli. Tam tutulmanın olduğu saatlerde Güneş’in, Ay’ın ve Rahu/Ketu’nun içinde bulunduğu alanın özellikleri, bölgesinden geçtikleri takımyıldızların nitelikleri nasıl olayların tezahür edeceğine dair bize ipucu verirler.
Güneş tutulması Ay’ın en karanlık olduğu Yeni Ay dediğimiz fazda gerçekleşir. Yani Ay ve Güneş bir aradadır. Bu tutulmada Venüs ve ejderhanın kuyruğu olan Ketu da bu kombinasyonun bir parçası ve hepsi Terazi burcunda Swati adlı takımyıldızında buluşuyorlar.

Swati, sva- (kendi, kişinin kendisi) kökünden gelen özgünlüğü ve birey olmayı temsil eden ve harekete geçmek/faaliyete geçirmek/ateşlemek anlamlarına gelen bir kelime. Rüzgarda salınan taze bir çiçek sürgünü ile sembolize edilir. Bu sembol ile anlatılmak istenen, alışılmışın dışına çıkma cesaretini ve birey olma sürecinde kendi ayaklarının üzerinde durma çabasını gösterebilmektir. Her bir takımyıldızın bir yöneticisi vardır ve Swati’ninki de Vayu yani Rüzgarın Tanrısıdır. Vayu rüzgarıyla bu taze sürgüne güç verir. Buradaki rüzgar fırtınalar koparan rüzgardan ziyade nefes gibi hayat veren, can veren bir rüzgar. Oksijen gibi. Yaşamın yüce soluğu. Tüm bu sembolik ifadeleri birleştirirsek bu Yeni Ay ve tutulma ile birlikte insan olma yolculuğunda kendi öz değerlerimize uygun bir yaşam alanı oluşturma konusunda destekleneceğimizi veya buna zorunda bırakılacağımızı anlayabiliriz. Ancak her şey zıttı ile bir arada olduğu için bu bireyleşme serüveni kişinin kendini egotizme kaptırmasına, sadece kendi çıkarı için faaliyete geçmesine sebep olabilecek bir nitelik de taşıyor. Sanırım herkesin tarafını seçeceği bir zaman. Bu da artık bireysel hikayemizin bir ürünü olacak.
Bu narin Swati aynı zamanda yerinde duramamayı, huzursuzluğu, bir yerden diğerine savrulmayı ve bir miktar dengesizlik halini de sembolize eder. Ay karanlık olduğu ve Güneş de Ketu’nun gölgesinde kalacağı için ve hatta Güneş’e çok yakın olması sebebiyle yanık durumda olan Venüs’ün de bu kombinasyona dahil olması sebebiyle bir süre bu hallere eğilim gösterdiğimizi hissedebiliriz. Özellikle bireysel haritalarımızda hangi alanlar tutulmanın etkisi altında kalıyorsa o alanlarda daha çok zorlanabiliriz. Tutulma yaşadığımız alanlar hangi konular da kırılgan olduğumuzu, hangi alanlarda desteğe ihtiyacımızın olduğunu bize gösterecektir.
Tutulmalar gölge yaratırlar. Işığın yutulduğu bu anlar hassas anlardır ve böyle zamanlarda dünyevi/materyal işler konusunda destekli değildir denir. Yeni işlere başlanmaz. Seyahat etmek iyi bir fikir değildir. Tutulma saatleri boyunca yemek dahi pişmez. Ancak manevi dünyamızdaki gölgeleri görmek, içimizdeki kiri pası fark etmek adına destekli zamanlardır. Bunlarla ne yapmak istiyoruz? Öylece kalmasını istemek de bir tercih tabii ama eğer değişim şart ise sizi buna itecek çarkların çalışmaya başlayacağı zamanlara da işaret eder tutulmalar. Özellikle bireysel haritalarında güçlü Rahu/Ketu etkisi bulunan kişiler ve tutulmanın görülebildiği ülkeler bu etkiye daha çok açıktır. Böyle zamanlarda karmanın tepetaklak olduğu ve işlerin olması gereken ritimden çıkabileceği söylenir.
Aşırı hırslı, dalavereci, kibirli, özgüveni kapasitesinden daha yüksek, hilekar, sırlarla dolu, gizli kapaklı, istediğini elde edemeyince öfkelenen, tuhaf bir karizması olan ve tüm kötü özelliklerine rağmen insanları kendine çıkan, hayatı aniden gelişen olaylarla örülen ya da ani değişimlere sebep olan (Rahu/Ketu’nun negatif etkilerini taşıyan) insanlar sıklıkla gündemimizde olabilir. Kendimizde de bu özellikleri daha sık görebiliriz ancak bu enerjileri dengelemek ve nötr bir alan yaratıp bu gücü bedenimizi ve zihnimizi akort etmek için kullanabiliriz. Hem mevsim hem de tutulmanın gerçekleştiği alan sebebiyle bir düzen tutturmak zor da görünse basit gündelik ritüellerle biraz olsun kendimizi ve alanımızı koruyabiliriz. Susam/tatlı badem yağı bazlı yağlarla bedeni yağlamak, nefese konsantre olarak yapacağımız egzersizler, meditatif çalışmalar, özellikle öksüz/yetim çocuklara bağış yapmak, sokak köpeklerini beslemek, evdeki gereksiz eşyaları elden çıkarmak, evin temiz ve tozdan arınmış olması, besleyici yemekler pişirip yemek (tutulma saatlerinden sonra*), ılık bir duş almak (tutulma saatlerinden sonra*), Yeni Ay ve tutulma ile gelecek yeni dönem için – ki Satürn de retro hareketini bitirip üç hafta içerisinde normal ritmine geri döneceği ve bu sebeple rölantide olan işlerimiz de hızlanma potansiyeli taşıyor – niyetlerimizi yazmak ve sadece kendimize değil bizimle birlikte başka insanlara, doğaya, evrene faydalı olabilecek bir işe başlamak da (en az üç hafta sonra 🙂 dertlerimize az da olsa bir çare olacaktır.
Dilerim kendi içimizdeki ve dışımızdan gelen gölgelerin altında, her şeye rağmen rahat bir vicdanla, iyiliğin ve huzurun büyüyeceği zamanlara kadar, ne zaman faaliyete geçip ne zaman sabırla beklememiz gerektiği bilgeliğine erdiğimiz bir dönem olur.
*TR için Güneş tutulması öğleden sonra 13.00-16.00 arası.
Not: Bu bahsettiğim her şey haritasında güçlü Rahu/Ketu ve Satürn etkisi olan insanların daha yoğun hissedeceği enerjiler. Ve her birey kendi kişisel hikayesinin değişme potansiyeli taşıyan veya kalıcı niteliği olan özelliklerine/karakterlerine/durum ve olaylarına göre deneyimler yaşayacaktır.